TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Meclis’te TİP Milletvekili Ahmet Şık‘ın AKP Milletvekili Alpay Özalan tarafından yumruklandığı ve kan dökülmesine neden olan Can Atalay oturumu için, Şık’ı eleştirdi. Kurtulmuş, “Bir milletvekili kalkıp tamamiyle provoke ederek kötü bir üslupla, çok yıkıcı ve kırıcı bir dille parlamentoyu tahrik etti. O görüntülerin hiçbiri kabul edilemez. Bu Türkiyeye, TBMM’ye yakışmadı. Hele hele bir gün evvel ki ortak duruşa hiç yakışmadı” dedi.
Kurtulmuş, AYM’nin iki hak ihlali kararına da uymayan Yargıtay yazısının TBMM’de okunarak Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesine ilişkin de “Mahkemenin kararı bize Yargıtay tarafından gelmiş olmasına rağmen biz bir müddet Anayasa Mahkemesi’nin vereceği ikinci kararı bekledik ki iki işlem yapılmamış olsun diye. Ama yerel mahkeme kendi kararında diretti ve biz anayasanın ilgili hükmü gereğince bize gelen kesinleşmiş yargı kararını okumak durumundaydık ve onu okuduk, böylece milletvekilliği sonlanmış oldu” ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, CHP’nin Can Atalay için yeniden olağanüstü toplantı çağrısıyla ilgili soruya ise “Bana gelen bir toplantı talebi yok” yanıtı verdi.
Hamas’ın öldürülen siyasi lideri Haniye ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a değinen Kurtulmuş, “Planladığımız şuydu, Sayın Abbas, Devlet Başkanı olduğu için buraya gelecek, aynı gün Haniye de Sayın Cumhurbaşkanımız da gelecekti, locadan toplantıyı izleyecekti. Bunları Sayın Cumhurbaşkanımızla istişare ettik. Hatta Sayın Haniye’yi bu salonda Gazze olanları anlatması için davet edecektik. Fakat planlamalarımızdan 5-6 saat sonra Haniye’nin şehadet haberi geldi” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, gündeme dair soruları yanıtladı. Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’a konuşan Kurtulmuş’un açıklamalarından satır başları şöyle:
Mahmud Abbas’ın Türkiye’yi ziyareti
“Hem Türkiye tarihi için hem de TBMM tarihi için Mahmut Abbas‘ın gelip burada konuşma yaptığı gün fevkalede önemli bir gündür. Tabi bu kolay olmadı. Epey bir hazırlık dönemi vardı. Biz Netanyahu’nun konuşacağı haberini aldım, bendeniz 12 gün evvel Sayın Abbas’a resmi davet yazısını yazdım. Düşüncemiz aynı gün konuşturmaktı. Ama onun sağlık sebepleri nedeniyle o gün buraya gelmesi mümkün olmadı.
Planladığımız şuydu, Sayın Abbas, Devlet Başkanı olduğu için buraya gelecek, aynı gün Haniye de Sayın Cumhurbaşkanımız da gelecekti, locadan toplantıyı izleyecekti. Bunları Sayın Cumhurbaşkanımızla istişare ettik. Hatta Sayın Haniye’yi bu salonda Gazze olanları anlatması için davet edecektik. Fakat planlamalarımızdan 5-6 saat sonra Haniye’nin şehadet haberi geldi.
Sayın Abbas tarihi bir konuşma yaptı. TBMM topyekun Türkiye siyasetinin Filistin davasının arkasında durduğunu göstermiş olduk. Aslında bu toplantıdan önce de 7 Ekim Olayları’ndan bu yana TBMM 4 kez ortak duyarlılığını ortaya koydu. Bunlardan iki tanesinde partilerin grup başkan vekillerinin imzasıyla ortak bir dille bildiriler konuldu.
Bunlardan biri 9 Ekimde biri de Şifa Hastanesinin bombalandığı akşam Meclis oturumdayken, oturumu kesti ve bütün gruplar ortak imza ile o katliamı kınadılar. İki sefer de başkanlık tezkeresi olarak Meclise gönderdiğimiz metin okundu ve o metin yine oy birliği ile kabul edilmiş oldu.
Ayrıca Türkiye’nin Uluslararası Adalet Divanının yargılaması sürecinde Meclisten 3 arkadaşımızı görevlendirdik, onlar da her safhasında bu mahkeme süreçlerine dahil oldular. Bu başvuruların yapılmasında Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki arkadaşlarla birlikte bizim milletvekili arkadaşlarımızın çok büyük katkıları oldu.
Sadece AK Parti sıralarından değil başka sıralardan da, başka partilerden arkadaşların kalktığı da oldu. Hele hele bazı noktalarda herkesin ayağa kalktığı oldu. Mahmut Abbas’ın özellikle son bölümdeki mükemmel vurguları karşısında bütün milletvekillerinin ayağa kalktığını gördük. Hakikaten ortak reaksiyonun gösterildiği anlardan birisiydi.
Hamas Meclis’e davet edildi mi?
İsmail Haniye suikastı olmasaydı, Haniye davet edilecek ve burada olacaktı. Buradaki ince ayar şudur. Sayın Abbas kabul edilmiş resmi devlet başkanı olduğu için Meclis’in kürsüsünden konuşacak, eğer takdir öyle olsaydı Sayın rahmetli Haniye’de locadan Sayın Cumhurbaşkanımız ile birlikte milletvekillerimizin oturumunu izleyecekti.
Bizim muhattabımız Filistin halkının tamamıdır. Biz tam manasıyla özgür bir Filistin devleti kurulana kadar tüm Filistinli kardeşlerimizle bu mücadelenin yanında olacağız. dolayısıyla Filistin’e yapılacak en büyük kötülük Filistinli gruplar arasındaki ayrışma yapmaktır ya da bir şekilde taraf tutmaktır. Düşünün en üst perdeden Cumhurbaşkanımız ‘Hamas bizim için bir terör örgütü değildir, özgürlük mücadelesi veren mücahit topluluğudur. Siyasi anlamda da en büyük desteği veren ülkelerden birisi Türkiye. Ama mesele ne Hamas ne de El Fetihtir. Tüm bunların üstünde bütün Filistin halkının bir araya gelmesini sağlayacak ve Filistinin özgürlük mücadelesini sonuna kadar başarıya götürmek için dayanışmayı sağlayacak bir ruhun ortaya konulmasıdır. Türkiye başından beri bunu sağlıyor. Filistin’in direnişinde her bir topluluğa destek sağlıyor.
Filistin’e ziyaret
Meselenin başından beri hep bu teklifler geldi, grup olarak gidelim parlamento heyeti olarak gidelim diye. Sonuçta en anlamlı şekilde Filistin halkının yanında nasıl durduğumuzu gösterirsek o çabanın içerisinde oluruz. Bunların hepsi planlama meselesi, imkan meselesi. Hepimiz yarın sabah Gazze topraklarına gitmek isteriz, hepimiz Filistine en yakın desteği vermek isteriz ama sonuçta nasıl sonuç alacağız bunu hesaplayarak, anlayarak gitmek lazım.
Meclis’te kan dökülen Can Atalay oturumu
Tarihi bir günden sonra 16 Ağustosta yaşadığımız şeyi hiç yaşamamayı dilerdim. Bir milletvekili kalkıp tamamiyle provoke ederek kötü bir üslupla, çok yıkıcı ve kırıcı bir dille parlamentoyu tahrik etti. O görüntülerin hiçbiri kabul edilemez. Bu Türkiyeye, TBMM’ye yakışmadı. Hele hele bir gün evvel ki ortak duruşa hiç yakışmadı. Siyaset evet bir mücadele alanı. Fikirlerinizle mücadele edersiniz ama ‘Üslubu beyan ayniyle insan.’ Bir insan ne konuşuyorsa odur.
Eski siyaseti hatırlayın birbirlerine ne kadar ağır sözler söylemişler ama ironi içerisinde hatta zaman zaman mizahın unsurlarını da kullanarak. Bu da siyasetti. Rakibini değersizleştirirsen senin değerin kaç para eder. Öncelikle buradan bütün başkan vekillerini toplayarak, bir daha milletvekillerinin böyle bir görüntü içerisinde olmaması için ortak bir hareket zeminini oluşturacağız. Meclisin vakar içerisinde yönetilmesinin temin edilmesi lazım.
Akif Bey neye üzülüyorum biliyor musunuz bir yıl içerisinde rakamları aldık önümüze, Meclis’ten onlarca yasa çıkmış, onlarca saat tartışılmış, iktidar partileri, muhalefet partileri bazı şeylerden feragat etmiş, Meclis’te büyük bir çalışma ortamı ortaya çıkmış, bu kadar emek, bu kadar nitelikli tartışmanın olduğu bir Mecliste bunların hiçbiri konuşulmuyor, bir yıllık emek o günkü kötü görüntüler ve söylemlerle çöp tenekesine atılıyor. TBMM bunu hak etmiyor.
Siyasi magazinlere girmek istemem, benim üslubum değil. Meclisi yönetme sırası Bekir Bozdağ‘daydı. Meclis kapanırken son oturumu yöneten Celal Adan‘dı, ondan sonra Bekir Bozdağ geldi, zaten sıra Gülizar Hanım‘da olsa Gülizar Hanım yönetecekti bu bir. İkincisi toplantı olağanüstü toplantı olduğu için, teamül gereği meclis başkanı istediğini görevlendirebilir. Son oturum Celal Adan ile bittiği için ondan sonraki sıra Bekir Bey’dedir. Yanlış bir bilgi günlerce konuşuldu.
Kurtulmuş’un oturumu yönetmemesi
TBMM Başkanı teamül gereği Meclisi senenin belli günlerinde yönetir, Mecli’si ilk açıldığı gün yönetir, bütçenin başladığı ilk gün yönetir, bütçenin son günü yönetir. Bunun dışında istediği oturumları yönetir. Meclis başkan vekillikleri bunun için ihdas edilmiştir. Meclis Başkanı’nın senenin her günü oturumu yönetmesi mümkün değildir. Bir sıra vardır o sıra içerisinde hangi başkan vekiline sıra geliyorsa o Meclisi yönetir.
CHP’den Can Atalay için ikinci oturum çağrısı
Herhangi bir şekilde benim önüme gelen olağanüstü toplantı talebi yoktur. Enis Berberoğlu ve Gergerlioğlu davaları, geçtiğimiz dönemlerde olan davalar. Birisinde 14. Ceza Mahkemesi ötekinde Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesi, onların verdiği hapis cezası Yargıtay tarafından onanmış, sonra Mecliste okunmuş, milletvekillikleri düşürülmüş, ondan sonra Anayasa Mahkemesine gitmişler, mahkeme demiş ki bu bir hak ihlalidir , yerel mahkemeye göndermiş, yerel mahkeme demiş ki tamam bu hak ihlalidir. Mahkeme kararı Meclis’te okunmuş ve tekrar milletvekilliklerine kavuşmuşlar. Burada meselenin ilk kısmında mahkeme kararını vermiş, bakın şu haksızlığı kimsenin yapmaması lazım, tekrar Anayasa Mahkemesi’ne gidilir ve Anayasa Mahkemesi’nde ikinci bir şekilde hak ihlali kararı gelirse diye mahkemenin kararı bize Yargıtay tarafından gelmiş olmasına rağmen biz bir müddet Anayasa Mahkemesi’nin vereceği ikinci kararı bekledik ki iki işlem yapılmamış olsun diye. Ama yerel mahkeme kendi kararında diretti ve biz anayasanın ilgili hükmü gereğince bize gelen kesinleşmiş yargı kararını okumak durumundaydık ve onu okuduk, böylece milletvekilliği sonlanmış oldu.”