Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden güçlenerek çıkan aşırı sağ partilerin birleşme ihtimali artıyor.
Avrupa Birliği (AB) liderleri 27 Haziran’da düzenlenen zirvede AB’nin idari kurumlarını 5 yıl için yönetecek isimleri belirledi.
Üye ülkelerin lider düzeyinde doğrudan temsil edildiği AB Konseyi’nin Başkanı olarak Portekiz’in eski Başbakanı Antonio Costa seçildi.
Liderler, yürütme organı Komisyon’un başına bir dönem daha Alman siyasetçi Ursula von der Leyen’i ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliğine Estonya Başbakanı Kaja Kallas’ı önerdi.
Von der Leyen ve Kallas’ın AP’nin güven oyunu alması gerekecek.
Öte yandan söz konusu üç isim ve belirlenme biçimleri, son seçimlerde aşırı sağın elde ettiği başarının göz ardı edildiğini savunan İtalya Başbakanı Georgia Meloni ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban tarafından eleştirildi.
Klasik müttefikler merkez sağcı Avrupa Halk Partisi (EPP), Sosyalist ve Demokratlar (S&D) ve liberal çizgideki Avrupa’yı Yenile (RE) gruplarına mensup liderler arasında yapılan zirve öncesi ikili, üçlü görüşmeler, Giorgia Meloni ve Viktor Orban’ı çemberin dışında bıraktı.
Zirvede her ne kadar nitelikli çoğunluk sağlanmış olsa da Meloni ve Orban, EPP, S&D ve RE’nin üzerinde anlaştığı isimlerin lehine oy kullanmadıklarını açıkladı.
Meloni, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda EPP, S&D ve RE ortaklığındaki önerinin yöntem ve içerik bakımından yanlış olduğu yorumunu yaparak, “Vatandaşa ve seçimlerde bu vatandaşlardan gelen yönlendirmeye saygımdan ötürü bu öneriyi desteklememe kararı aldım.” ifadesine yer verdi.
İtalyan liderin von der Leyen için çekimser, Kallas ve Costa için ise aleyhte oy kullandığı kulislere yansıdı.
Orban da “Avrupalı seçmen aldatıldı. EPP, sol ve liberallerle yalanlardan oluşan bir koalisyon kurdu.” ifadesini kullandı. Macar liderin von der Leyen’e aleyhte, Kallas’a çekimser ve Costa için de lehte oy kullandığı öne sürüldü.
“Halkın iradesinin sandığa yansımadığı” eleştirileri, aşırı sağcı liderleri “dışlayarak” kapalı kapılar ardından belirlenmiş olmalarının dışında, isimlerin siyasi eğilimlerini hedef aldı.
2019’daki seçimlerde AB Konseyi Başkanı seçilen Charles Michel, liberal RE’nin üyesiydi. AB Komisyonu Başkanlığını ilk kez üstlenen von der Leyen, yine seçimden birinci çıkan partisi EPP’nin liste başı adayıydı. AB’nin Yüksek Temsilcisi olarak belirlenen Josep Borrell ise sosyalistti.
Ancak 2024 seçimlerinde EPP birinciliğini ve sosyalist S&D ikinciliğini korusa da RE, üçüncülüğünü Meloni’nin ECR’sine kaptırarak 4. sıraya geriledi.
Müzakerelerin ve tercihlerin, tablo hiç değişmemiş gibi yapılması da Meloni ve Orban’ı hayal kırıklığına uğrattı.
Sağ kanadın eleştirileri, AP’deki güvenoyu yoklamasına nasıl yansıyacak?
Aşırı sağ liderlerden gelen tepkiler, AP’deki oylamada bu grupların gayriresmi bir ittifak oluşturarak von der Leyen ve Kallas’ın adaylığını zora sokma ihtimalini düşündürmeye başladı.
Seçimlerin ardından uzak bir ihtimal olarak değerlendirilen bu senaryonun şimdi her zamankinden yakın olduğu görüşü yayılıyor.
AP’de halihazırda toplamda 141 sandalyeye sahip Meloni’nin grubu, AB karşıtı, milliyetçi, sağ ve aşırı sağ partileri buluşturan ECR ve aşırı sağcı Kimlik ve Demokrasi grubu (ID) ile Orban’ın Fidesz ve Almanya için Alternatif Partisi (AfD) gibi henüz herhangi bir gruba ait olmayan aşırı sağ partilerin ortak hareket etmesi olasılığı artıyor.
Von der Leyen’in ihtiyaç duyduğu desteği kazanamaması halinde AP’nin Komisyon’dan yeni bir aday önermesini istemesi gerekiyor.
AP’nin onayını alan başkan bulunana kadar Komisyon’un oluşumu gecikeceği için bu durumun AB politikalarının uygulanması ve kurumların işleyişini zora sokacağı, hem AP içinde ve hem de üye ülkeler arasındaki bölünmeleri derinleştirebileceği yorumları yapılıyor.
Bunun ilk örneği Avusturya, Macaristan ve Çekya’da AB karşıtı ve aşırı sağcı partilerin kurduğu yeni ittifakla görüldü.
Avusturya’nın başkenti Viyana’da bir araya gelen aşırı sağcı ve AB karşıtı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Fidesz ve Çekya’daki Gayrimemnun Vatandaşlar Hareketi (ANO) partilerinin temsilcileri, AP’de “Avrupa için Vatanseverler” (Patriots for Europe) adını verdikleri ittifak kurdu.
Orban bu törende yaptığı konuşmada, geleneksel aile yapısını, ülkelerin egemenliğini savunduklarını belirterek, kurdukları ittifakın kısa sürede AP içindeki sağ tandanslı en büyük fraksiyona dönüşeceğini savundu. Orban, “Şu an Brüksel’de yapılan yeşil (çevreci) politikalar değil. Aksine zehirli yeşil siyaset. Bu, bizleri sağlıklı kılmaz, zehirler.” diye konuştu.
Aşırı sağcı FPÖ lideri Herbert Kickl de “Avrupa siyaseti için tarihi bir an yaşandığını” ifade ederek, bu üç partinin oluşturduğu ittifakı tanıtmak üzere bu toplantıyı gerçekleştirdiklerini belirterek, kendileriyle aynı görüşteki diğer partilere de oluşuma katılmaları çağrısı yaptı.
ANO Genel Başkanı Andrej Babis de kurdukları ittifakın üç temel ilkesinin olduğunu belirterek, “Avrupa için Vatanseverler İttifakı, ülkelerin egemenliğinin savunulması, düzensiz göçle mücadele ve Yeşil Mutabakat’ın (AB’nin çevreci düzenlemeleri) revize edilmesini savunuyor.” ifadesini kullandı.
En etkili pozisyon için yarışan von der Leyen’i neler bekliyor?
AP’de sandalye sayısını artıran aşırı sağın birleşmesi durumunda hem von der Leyen hem de Kallas 16 Temmuz’da bıçak sırtı bir oylamayla karşı karşıya kalacak.
AB’nin yürütme organına bir dönem daha liderlik etmekte kararlı von der Leyen’in sosyalist ve liberallerle yaptığı ittifaka rağmen 361 milletvekilinin desteğini alması kolay olmayacak.
Zira, EPP-S&D-RE ittifakı 399 sandalyeye sahip olsa da bu gruplarda yer alan bazı milletvekillerinin von der Leyen lehine oy vermeyeceği tahmin ediliyor.
Bu durumda görevini sürdürmekte kararlı siyasetçinin önünde ya Yeşiller grubunu ittifaka dahil etmek ya da müttefiklerini ikna ederek ECR’yi yanına çekmek üzere iki seçenek kalacak.
Her iki ihtimal de von der Leyen ve grubu için riskler barındırıyor.
S&D ve RE seçim öncesi açıkça ECR ile aynı ittifak içerisinde yer almayacaklarını vurguladı. Sosyalist ve liberallerin desteğini kaybetmesi durumunda von der Leyen’in seçilmesi neredeyse imkansız hale gelecek.
Yeşiller’i ittifaka dahil etmek ise S&D ve RE’nin karşı olduğu bir senaryo olmasa da EPP’nin tabanı sayılan Alman Hıristiyan Demokratların bu ihtimale sıcak bakmadığı öne sürülüyor.
Von der Leyen, AP’deki oylamaya kadar bir yandan sosyalist ve liberalleri yanında tutmaya çalışırken öte yandan AP’deki tüm grup başkanlarıyla kapalı kapılar ardından görüşmelerini sürdürecek.
Bu doğrultuda, Alman siyasetçinin, Meloni’nin grubu ile ortaklarını katmadan birebir müzakerelere girmesi bekleniyor.